sorry-morry

oldukca samimiyetsiz bir memlekette yasiyorum. kibarliklari ve centilmenlikleri ya tarihe gomulmus ya da hep ayni soguk umursamazliklari ile kibar kibar yapmislar hep yapacaklarini da aman aman pek de "kibar" bilinegelmis bu "ingilizler".
hakikaten ingiliz olani da buraya gelip yasamaya baslayani da ayni torna tezgahindan cikmiscasina; diline bir adet "sorry" veya "excuse me" dolamis; gercek bir sorry veya excuse me durumunda degiller ama mutlaka ve mutlaka soyluyorlar. "bana baksana sen ! onumden/yolumdan cekil de isimi goreyim,yoluma gideyim" tonunda ve gerceginde hem de.
cok salakca. dun salvarli bir teyzem (muhtemelen londradaki turk bir kebabpci'nin anacigi) da bana sorry deyince koptum. haklisin teyzem. bu dili ogrenmeye baslamanin en birincil kisa cumlecigi bu! oysa memleketim insani gelir, okkali bir omuz ativerir sen yolunda giderken; hemi de hic sorry morry demez. demez cunku samimidir. umrunda degilsindir. ne sen, ne de sana carpmasi. carpmistir. iste o kadar! ya da biri carpar ve hakikaten ozur diler senden. samimiyetine inanirsan canin cok yanmis bile olsa ozru kabul eder; gozlerinde yaslarla gulumsersin:)
veya yoluna gideceksen "gecebilir miyim?yol verir misin?" dersin olur biter; ne sooorryy'si?? neyse. hep derim; yine diyecegim; iliskilerde samimiyet yoksa hicbirsey yoktur. yavandir. yalnizdir. osuruktur. ne sorry'si? affetmiyorum leeeyynn!

1 comment:

adia said...

şu güne kadar içime en çok dert olan noktalardan birini dile getirmişsin kırmızı balık.
ben ki son 1 ayımı "bana excuse me diyenin kafasına masa fırlatacağım bundan sonra" diye hayıflanarak geçirdim bu şehirde. sebebi aynen dediğin gibi bu kafana terlik gibi inen samimiyetsiz sorry'ler.