sorry-morry
hakikaten ingiliz olani da buraya gelip yasamaya baslayani da ayni torna tezgahindan cikmiscasina; diline bir adet "sorry" veya "excuse me" dolamis; gercek bir sorry veya excuse me durumunda degiller ama mutlaka ve mutlaka soyluyorlar. "bana baksana sen ! onumden/yolumdan cekil de isimi goreyim,yoluma gideyim" tonunda ve gerceginde hem de.
cok salakca. dun salvarli bir teyzem (muhtemelen londradaki turk bir kebabpci'nin anacigi) da bana sorry deyince koptum. haklisin teyzem. bu dili ogrenmeye baslamanin en birincil kisa cumlecigi bu! oysa memleketim insani gelir, okkali bir omuz ativerir sen yolunda giderken; hemi de hic sorry morry demez. demez cunku samimidir. umrunda degilsindir. ne sen, ne de sana carpmasi. carpmistir. iste o kadar! ya da biri carpar ve hakikaten ozur diler senden. samimiyetine inanirsan canin cok yanmis bile olsa ozru kabul eder; gozlerinde yaslarla gulumsersin:)
veya yoluna gideceksen "gecebilir miyim?yol verir misin?" dersin olur biter; ne sooorryy'si?? neyse. hep derim; yine diyecegim; iliskilerde samimiyet yoksa hicbirsey yoktur. yavandir. yalnizdir. osuruktur. ne sorry'si? affetmiyorum leeeyynn!
benim kucuk mucize'm.
mucizelere inanmazdim.
sen gelene kadar.
oyle parlak bakiyor ki gozlerin
simdilik miniminicik ellerin
yasina yas eklerken,
biliyorum ki sen hep;
hep bebegim kalacaksin.
kocaman bir kiz olsan da birgun
salina salina dolasan;
popondaki bezle,
o tombul bacaklar gelecek aklima hep.
cunku ben bu kucuk melegin
onu icinde hep bebecik olarak saklayacak
annesiyim...
kadinlar ne ister?
o kadini gormemek isinize gelirken,
is'ten donersiniz.
kapida kariniz. oyle sanirsiniz.
kadin gitmistir oysa.
bulanti
dogru duzgun dusun diyor icim.
konsantre ol ve anla icindekini
ne istiyor, ne yaparsa degisecek hersey.
olmuyor.
kolay degil oysa. dusunceler ortasina almis beni
oyle hizli donuyorlar ki
basim donuyor. kimse gormeden kusuyorum yani basima.
"seni"
IS-SIZ
tikanip kalmissam,
tek bir kelime bile cikmiyorsa agzimdan
akiyorsa cumleler girtlagima dogru
soylenecek cok sey var
soylendigi icin onceden
soylememek cok dogru.
belki de ben durmadan birseylerden sikayet ediyorum.
yazi yazamiyorum diye. sunu soyle bunu boyle yapamiyorum diye.
buyu bozuldu ama ne zaman ve neden bozuldu bilmiyorum.
hayatim bana ait degil.
super bir kizim var tum ilgimi isteyen.
gece uyumayan. gunduz uyanmayan. geceden kalma uykusuzlugum yuzunden, o uyurken benim de uyudugum ve bu yuzden o uyurken baska isler yapmak yerine sadece onunla uyuyan ben varim ortada. baska bisey yok. bilmiyorum ne zaman gececek bu vakitsizlik.
ya da artik hayat hep boyle gidecek de ben mi kabullenemiyorum? veya herseye bahane gosterebilecegim cok gecerli bir sebebim var diye sermekte miyim kendimi bilmiyorum, bilmiyorum.
yapanlar nasil yapiyor? bunu hic anlamiyorum.
kitap okuyamayali 2 yil olmus. ne kalir ki geriye,ne cikar ki benden yazi diye?
alinti
"gevezelik" dayanamayacagim tek gunah.
rahmetli ananem de en az senin kadar cok konusur ama bu derece dagitmazdi!
turkish community
londra'da ingiliz kebapcisi; kasette gobek havasi; masada turk kahvesi ve fal.
iskender kebap,yayla corbasi ve baklava var menude.
dertler ayni.ozlemler ayni.
arkadasliklar yalnizligi unutturur derler; iyice yalnizlastim.
turkiyede ahbabim olamayacak kisilerle burada sirf turk olduklari icin sarmas dolas olmak ne kadar samimi?
korkarim
hic degil...ama dolduruyorum tum bosluklari buyuk bir ozenle.
hayatim boyunca yaptigim bir suru gereksiz is'den,
dokundugum, uzuldugum,beni bozan her iliskiden uzak,
kotu aliskanliklarim,yarali yalnizliklarim,sahipsiz darginliklarim
arkada.ben olmak nasil bisey; anlamaya calisiyorum.
her-gun.
cok sukur.
ve iyi ki.
kosesi olan kisi
bir gazete yazilarimi yayinlamaya basladi.
ustunde fiyakali bir fotografim. adim, mailim falan. okuyucu ile kucaklasabilmek babindan.
bakiyorum yaziya. bakiyorum kendime.
tam olarak ben degil.
bu kadar acik olunca kimlik; ahmet okur tanir; mehmet okur bilir
diye dusunmekten ben olmaktan cikiyor yazilar.
anneme gonderiyorlar ustelik postayla.
mutlu ve gururlu bir yazar olamayacagim cok acik...
pushing mum.push chair.push(t)
push chair diyorlar.
turkce meali; itilen sandalye-koltuk vs. olarak aciklanabilir.
hayatin bir kez push chair arkasina dustu mu bir daha asla durduramiyorsun kendini.
push babam push.
no more push(t).
bana ne?
baba: hey cocuk altina yapmis
anne: bana ne
---
b- hmm bu cocuk acikti galiba
a- bana ne
---
b- cok mizmiz uykusu geldi galiba
a- bana ne
bana ne.bana ne.bana ne.
oyle degil aslinda.
bana cok sey.
babaya az.
bunaldim. ama kizimdan degil.
bir bebek niye ille de anneye ait olur?
acikma.sicma ve uyku.
hayatim bermuda seytan ucgeni.
bana ne . diye firlamak uzereyim sokaga.
aklim.bana sahip ol.
gargara-kargasa ve sigara
biraktigim sigaraya yeniden basladim.
bir aydir icmek soyle dursun neredeyse yiyorum sigarayi.
kizim bana ve burnumdan cikip saclarima karisan dumana bakip, agzini sudaki bir balik gibi yuvarlak yapiyor.
eminim ben sigara icerken onun beni taklit ettigi kadar sevimli degilim. asla.
annem geldi.2 ay kalacak.kizimi emanet edip birseyler yapabilmeye zaman ayirabildigim icin sansliyim ama. ama...
anne olmak bile beni anneme yakinlastiramadi.
cok aci
ama gercek.
bi soru
gercekten yasamaya basliyorsun, yoksa; hayat -hafif ve dalgasiz gorunup- aslinda zorlasinca mi yazi yazmayi birakiyorsun?
enis tek...
manik depresif dostluk halleri.
not.bugun,dogum gunum icin yolladigin;memleket kokularini tasiyan paketim geldi.aci bir tesaduf.paketi almaya giderken ve aldiktan sonra basima turlu can sikici aksilik geldi.en son olarak paket komple evin onundeki oldukca derin cukura dustu. daha dogrusu kendini o cukura firlatti. birkac kisinin seferberligi ile kotumu da yirtarak delikten cikardim.her ikimizin de witch damari tuttu korkarim ve enerjiler pakette patladi. paket benden, ben paketten korktum. velhasil tum bunlarda gayri olarak; cok tesekkur ederim ozenerek yolladigin herbir parcasi icin...
cocugun var mi?
sadece birsey var rahatsiz edici olan ve
bu ara ozellikle hep basima gelen;
telefonda bir can dost ile konusurken veya birseyler yazmaya calisirken, kagida ya da bilgisayara
mumkun degil olmuyor;yapamiyorum cunku benim kuccucuk kizim bunu bir sekilde engellemeyi hep basariyor.telefon kordonu ile kendini boguyor veya kalemimi durtuyor veya tuslara bir sekilde ulasip yazdiklarimi ohkdhutrfhghpp sekline donusturuyor! gecen gun arkadasima yazdigim dogumgunu kartinin zarfini yedi ve tam karti mideye indiriyordu ki yakaladim! ama genelde zafer hep onun...
bence biliyor; o an, ondan daha cok yogunlastigim her ne varsa ondan beni koparmasi gerektigini.
ve
basariyor!
GOC
Hep kacirdik gerdeginden GERCEGi.
ve geldik iste son'una
sehrin kapilari acilmayacak bir daha.
Yeniden baslamiyor hicbirsey
Yenisi olmayan OLUM, hep ayni.
ayni son'la kavruluyor hislaniriniz.
Bu son aksamin ve cirpinan yureginde habis cikti yalnizligin.
Bekleyenler bilmiyor:
tanrinin verdigi hayatin
kapanmaz yarasi.
KIS SEHRI
KAPILAR ve senin
karanligin...
3/07/1996
zincirliKUYU
YOKSUNluk krizi.
Yorgunlugum ufalmis.
Gozlerimde; siyahin en koyusunda ucan bir beyaz marti.
Hatirladigimi 'umursamazken' ;
yitirdigimi bilemeden bir KIS uykusu daha sectim omrum'e.
Uykunun labirentlerindeyim. Her cikista bir HUZURSUZ KEDI.
Icime yaslaniyorum usul usul. Zihnim
kani'yor.
Karda yanan ates isitiyor ama eritmiyor; BEYAZ'imi.
Unutuyorum BILMEDIKlerimi de.
Avuclarimda SIKTIKCA hayat denen KARTOPUNU
Yasamin ISLAKLIGI ellrimi YAKIYOR.
sevisme geceyle.
toprak olursam...
11 hazin-ran 1995
sevdigim seyler
arkasinda gitmek
ruzgar yalarken yuzumu
yalamak hayatin ensesini
bol dalgali denizin
ustunde giden teknede olmak
mumkunse en ucuna oturup
degdirebilmek ayaklarimi suya
bir batmak
bir cikmak.
hep icinde olmamak denizin
yalamak sadece
arada bir.
bu yalama durumu
neden bu kadar zevkli
anlayabilmis degilim...
gym-nastik!
cok kostum
cok terledim
bakarken catisina evlerin
gordum kuslari tepesinde evlerin
sanki terimden iciyordu kuslar.
kuslar,kuslarrr.
cok tanidikdi.yuzleri.
acaba olur da zengin eder mi beni sandim? yok o kadar abartmadim--belki uc-bes demisimdir o kadar. gel zaman git zaman unuttum onu. ve birden farkettim ki
soz!--lesmesinde 'bloga uygun reklamlar' gorecegimiz iddia edilen
bu reklam/pazarlama uygarligi; sayfama : 'bigbag uretmekteyiz', 'celik tel pazarliyoruz'
reklamlari koymus!
oy anam oy oy
anlasilamamaktan dert yanan her kim varsa artik dertlenmesin
bir klise gibi dayatildigindan uzun sure;
okulda ozellikle ant icer gibi tekrarlana tekrarlana,
soylenegeldiginden beri icim sismis olmali ki;
farkina varmadan bir anarsi gelismis icimde.
kafayi saglam edecegime sadece 'iyi' etmisim uzunca bir sure.
dagitmisim ortaligi
ancak toparliyorum.
sabahlari 7 de ziplayip yataktan;
kosmaya,
yuzmeye,
atlamaya,ziplamaya
hop-hop-hoplamaya
giden bu kadin;
benim bildigim biri degil hic.
ama cok seviyorum onu.
bozmayacagim hevesini...